12 Aralık 2018 Çarşamba

Zamanın Hızına Yetişemeyen Blog Yapmışım

Yeni yıl öncesi kararlarımdan olsun artık daha çok yazacağım. Hatta kendim için de bir blog açmıştım ona da devam edeceğim.

Ayrı zamanlarımızda neler oldu neler Yıllar yılları kovaladı... Çok ama çok kötü zamanlarımız acı kayıplarımız oldu. Hayatı sorguladığımız anlarımız, ekonomik krizin vurduğu işlerimiz, araba kazalarımız da... Bunları bir kenara bırakacağım en azından bu blogda güzel anılarımızın olsun. Her hayat gibi bazen taş ayağımıza , bazen de kafamıza geldi!

Bizim böcüklere bakarsak, Rüzgar ilkokula başladı. Deniz 4. sınıf oldu.

Hayat akıp giderken ben kendi derdimden sanki çocukları az biraz ihmal mi ettim ne??

Bu uzun arada ailecek tatiller mi dersiniz,

Yoksa sahilde piknikler mi?

 ŞAMPİYONLUKLAR DA YAŞADIK
 Sahilimizde huzurlu yazlarda...
 Rüzgar anaokuluna başladı hatta bitirdi :P
 Çılgın Hırsız fragmanlı sinema etkinliklerinden gecelere... (yok daha ona erken)
 Bazen dostlarla,
 bazen kendi aralarında coşup eğlendiler.
 Bazen de küçük maymunluklarıyla,
 bizi eğlendirdiler.
 Arada da kadın doğum doktorumuzu (dikkat ettiyseniz "m" var çünkü doktor madem senin, niye bizi doğurttu sorusu kafalarda) ziyarete gittiler.

Bir kayak tatiliyle de sporlardan spor beğendiler.

2017'yi bitirdik hatta 2018'e de başlayarak bu yazıyı bitireyim bari... Zaten artık sık sık yazacağım için çok da sorun olmaz diyelim...

Not: Iclouddan fotoğrafları yükleyemediğimden zorunlu bir ara da sayılabilir :)

26 Mayıs 2017 Cuma

8 Olmuşsun Büyüğüm

Baktım ki artık neredeyse sadece özel günler için yazar olmuşum o zaman her yaş günündeyavrularıma özel bir şeyler yazayım. Bu da benden kalan bir anı olsun. Hepimizin anıları sonsuza kadar burada yaşasın...

Sevgili Deniz,

Dünya üzerindeki 8 yılını doldurmuş bulunuyorsun. Nice sekizler, seksenler, sekiz yüzler gör canım oğlum. Hepsini de mutluluk ve huzur içinde geçir. 8 güzel bir yaş, bak yeni yaşında artık kendi başına parka gidiyor, arkadaşlarını seçebiliyor hatta istediğin zaman evde tek başına kalabiliyorsun. Özgüvenin ve cesaretin daim olsun.

Kendin için ayıracak zamanın hep olsun oğlum. İster satranç oyna, ister tenis. İster Piyano çal, ister bateri. (bence hepsini yap :) ) Ama hep seninle olacak, seni mutlu edecek hobilerin olsun. Sporu hayatından sakın çıkarma, piyano şimdi sana zor geliyor ama unutma ileride elindeki en sıkı dost o olacak. En azından benim için devam et (Duygu sömürüsünde anneni örnek alma)

Kardeşin en iyi dostun olsun (piyano ile beraber) İkisi de hem en iyi hem en kötü zamanlarında senin yanında olacaklar o yüzden hak ettikleri değeri ver.

Kitap okuma alışkanlığına hastayım, aman nazarım değmesin hep böyle devam et.

Geliştirmeye açık yönün hafızan ne yazık ki, balıklıktan çıkıp fil hafızasına geçtiğin günü benimle paylaş ki beraber kadeh kaldıralım bu güne.

Uydu olma oğlum başkalarını da uydu yapma. Hep beraber yap, paylaş, kaynaş... Gereksiz yere de güvenme her insana... Önce tart. Hızlı karar verme, aceleci olma. Rahat ol. Her şeyi takma kafana... Benim pimpirikliliğimi değil, babanın genişliğini örnek al kendine.

Okumayı biliyorsun artık diye abarttım ama ne yapalım :) Hayat ! Bakarsın başka bir kazada bu kadar şanslı olmam. Seni çook ama çook seviyorum, yanında ya da değil bunu sakın unutma. Seni kucağıma aldığım gün ve sonrasındaki her gün bir mucizeyi yaşadım ve yaşıyorum. Benim küçük mucizem gözümün önünde büyüyor . Benle ya da bensiz hayat hep sana güzel olsun oğlum. Hep hep hep mutlu ol, şanslı ol, neşeli ol, sağlıklı ol, sev, sevil...

Annen...


       Şampiyon da olursak süper olmaz mı ama? :)















16 Aralık 2016 Cuma

4 Olmuşsun Küçüğüm

 Zamanın hızı konusunda bilimle hemfikir olmadığımı buradan duyurmak isterim. Şu geçen 4 yıla baktığımda sanki sesten hızlı geçti gibi...

Küçüğüm DÖRT oldu. Rüzgar 4 yaşına bastı... İnanamıyorum!!!

Ne güzel senle olmak, seni koklamak, cıvıl cıvıl sesini duymak...

İyiki doğdun bebeğim, iyiki benim bebeğim oldun...



















28 Mart 2016 Pazartesi

Dedem Dedem DEDEM


Hayat çok acayip, insan başına gelmedikçe bir olayın ne kadar güzel ya da kötü olduğunu anlayamıyor. Empati zaten halk olarak en az yaptığımız şey eee haliyle mutluluğumuzu da hüznümüzü de beraber yaşayamıyoruz. Bazı şeyler ise hayatta tecrübe edilerek öğreniliyor yani yine çoğu konuda tecrübesizlik ile de empati kurma yeteneğimiz sekteye uğruyor. Ölümde böyle bir şey işte. İnsan kaybetmeden hep korkuyor,  başına gelene kadar da nasıl bir şey olduğunu anlayamıyor. 35 yaşıma kadar yaşamadığım hep "geçinden versin" dediğim olay sonunda ailemizin en yaşlısı ama en tatlısıyla bizi ve beni vurdu. Vurdu ölüm böyle birşey şokla, acıyla geliyor. Hiçbir kelime, cümle üstesinden gelemiyor. Zaman azaltır diyorlar ama azaltmıyor alıştırıyor sadece. İşin aslı alışılmıyor bile....


Aslında çocuklarımın gelişimi, benim hissettiklerim bir nevi anne-çocuk günlüğü olarak açtım bu siteyi. İlerinde beraber okur güler eğleniriz diye.  Hayatımda çocuklarımın doğumundaki büyük değişim kadar önemli, beni can evimden vuracak kadar hüzünlü, beni başka bir algı seviyesine çıkartacak kadar duygusal. Kalbim söylerken duracak gibi oluyor, içimden çığlıklar atıyorum. Nasıl söylenir bilemiyorum canım dedem birtanecik dedem benim.






Dedemi kaybettim. Tontiş, sevimli, güler yüzlü, pozitif, insancıl, sabırlı ve bir o kadar da şirin dedemi.  Bende emeği çok. Çok sevdi çok baktı, hayatımda onsuz geçirdiğim bir yazı hatırlamıyorum. 35 yaşımdayım ve her tatilimizi her yaz en az bir hafta beraber yaptık. Çoğunlukla Antalya'ya gitsekte, beraber gezmediğimiz kıyı kalmadı. Bazen çadır kurduk, bazen kampa gittik, bazen beraber otel işlettik, bazen de onun evinde en sevdiği yerde yanına ziyarete gittim. Dedem zeki bir adamdı zeki derken her yönüyle zekiydi, arabasını söker baştan monte ederdi ben küçükken. Evde tamirat ondan sorulurdu. Kitap, ansiklopedi her şeyi okurdu. Tarihi padişah adlarından, yaptıkları savaşlara, Avrupadan ,Araplara bilir ve severdi. Hayata bir bakışı, dünya görüşü vardı. Her yerde dile getirmekten çekinmezdi, çekinmezdi de karşıdaki anlayacak seviyede değilse uzatmazdı da...


Kimseyi üzdüğünü, kırdığını görmedim. Ağzından şimdiye kadar kötü bir söz çıktığını duymadım. Bana bir kez bağırmadı, kızmadı. Gözleri anlatırdı duygularını; bana hiç kızgın baktığını da hatırlamam. Sevgi dolu bakışları hep gözümün önünde ama ... Anneme, teyzelerime, kuzenlerime, bana, çocuklarıma hatta Remzi'ye hep sevgi dolu bakardı. Sevmek ne görseydiniz anlardınız bakışlarından. En çok anneanneme bakardı aşkla, sevgiyle. Hep gözünün içine baktı karısının. Eşitliği, sevgiyi, saygıyı daha güzel nasıl öğretebilir ki bir insan torunlarına...


Hepimizi dinlerdi. Yapılabilecek bir şeye hiç bir zaman hayır demezdi. Beraber içki de içtik, gezip tozduk da... Araba kullanmayı o öğreti bana... Evliliğe ilk adımımı atmama da yardım etti. Kız isteme rituelindeki güzel konuşmayı da dedem yaptı. Hep ne zaman kafamı çevirsem oradaydı yanımdaydı desteğimdi benim.


Güzel insandı vessalam...

Uyuyor gibime geliyor. Severdi uykuyu şekerlemeyi... Koltuğunu boş gördüğümde içerde uyuyor uyuyor UYUYOR diyorum kendi kendime... Alışamıyorum...

Ölümü ilk onla gördüm. Hiç değişmemişti tombiş tombiş uyuyordu, soğukta... Sarıldım öptüm, öptüm...



Hep yanımdaydı dedem benim... Başıma birşey gelse onun kolları hazırdı sarmalardı beni. Ne olursa olsun kızmaz kucaklardı beni...


Deniz'i ilk denize o soktu... O videoyu çok koymak isterim aslında ama başarır mıyım bilmiyorum gözlerindeki sevgiyi sizde görün diye...


Bu da Rüzgar'ın bir videosunda dedemin sevgisi yine gözlerinden okunuyor. Hepimize böyle bakardı, hani derler ya gözünün içine bakıyor. İşte dedem bizleri gözümüzün içine bakarak büyüttü.

                                           








Kocaman bir aileyiz biz ve o bizim hep kalbimizde..... Dedem çook ama çook seviyorum seni.