26 Şubat 2011 Cumartesi

Çobannnn

Büyümek böyle birşey galiba yazacak şeyin artması hergün Deniz'in beni şaşırtması..
Bugün Music Togetherdan sonra Çoban ailesi ile Karagül ailesi takılalım  dedik. Süper bir grubuz zaten ee çocuk isimlerinden de belli zevkler tutuyor...
Denizler önce bir uyum süreci (beyaz fırında kahvaltı) ardından bizim Deniz'e yerleşen "benim" kaygısı derken oturduk Biranda ile Deniz'lere kitap seçmeye (iyi cüceler).. Biz dalmışız okumaya kitapları, bir ses "ÇÇÇoooobbbannn" diye..
Önce inanamama!!!!!! ne diyo???? diye bir şok süreci. Sonra anladık ki iki kafadar valiz taşımaca oynamışlar ve bir bağlantı bulunca direkt kanka olayına girmişler. Bizim ufaklık(Deniz Karagül) kankasını arıyor "Çobbaaann" diye bağırarak.
Olaya bakın ki, ben ikisine de Denizler diye seslenerek takılıyorum, Biranda biraz daha profosyonel Deniz Karagül ve Deniz Çoban diye ayırarak konuşuyor. Bizim ufaklık geçmiş bunları "Çoban" diye sesleniyor. Ya budur işte daha ne diyim... Çoban ve Karagül kankalar süpersinizzzzz....

Not: Biranda tamam sen kazandın önce yazdın ama haksızlık buuuuuu... :)

Haftanın diğer önemli ayrıntıları;

Takıntılıyımdır, tanımasam bile çok yaşa derim... Deniz hapşurduğunda ise, mutlu yaşa, sağlıklı yaşa, çok sevil-sev, gibi binlerce iyi dileği de yanında söylerim.
21 şubat günü sabah evde hapşırdım. Birden Deniz "Çok yasa" dedi. Önce anlamadım "ne?" dedim. Deniz istifini bozmadan "çok yasa" dedi tekrar. Hafta içinde her hapşırmada bu olay tekrarlandı.
Hala inanmakta zorluk çekiyorum dolayısı ile arada yalandan hapşırmalarda bile "çok yasa" duyunca içim bir hoş oluyor. Sanırım Deniz artık tam anlamıyla konuşuyor. Meğer işin özü Remzi öğretmiş geçen hafta. Evveliyatı varmış yani.. Çok komik değil mi. 23 aylık bir bebiş yolda size "çok yasa" dese çok şaşırmaz mısınız?

İlk kırdığımız elektronik alet PRINTER.  Evde benim işim gereği kullandığım printer, fax, fotokopi, scanner cihazım evimizin küçük tamircisi tarafından kırıldı. Küçük meraklı, sen bu nasıl baksı yapıyo diye merak et kartuş kapağını bul aç, kartuşlar hızla gelince nasıl çalışır bu mekanizma de ve içindeki parçayı incelemek amaçlı çıkart.. İşte olay bu kadar basit aslında. Mekanizma ve tamir sevdamız bizi printersız günlere getirdi...

Bu hafta iş yoğunluğum aşırı ibb trafik ile ifade edersem kırmızıyım o yüzden aklımda kalanları yazayım dedim. Unutulsun gitsin istemedim hepsi önemli benim için hep hatırlamak tekrar tekrar yaşamak istediklerim cinsinden.. (not: printerlar kurcalansın ama kırılmasın tekrarlarda :)

17 Şubat 2011 Perşembe

Anne itirafları

Derya mimlemiş beni mimlenir mimlenmez gördüm ama anca yazabiliyorum. Daha doğrusu itiraf yapmak yürek ister bende de o yürek pek yoktu geçen hafta...
- Ben kendimi anne olmaya uygun olarak hiç bir zaman bulmadım. Remzi ve ailelerin baskısı ile Deniz'e karar verildi.
- Hamilelik boyunca duygusal olarak çok az bağlandım Deniz'e. Belki Bahar'dan dolayı bilmiyorum ama bir sorun varsa doğmasın dedim. Her testi yaptırdım.
- 17 saat boyunca çektiğim sancılar sonuna gelirken sancının bir hiç olduğunu sonrasının çok ama çok daha zor olduğunu bilmiyordum.
- Deniz'i kucağıma aldığımda ona aşık oldum. Dünyam tepetaklak oldu.
- Şu yaşamım boyunca geçen 21 ay kadar hiç zorlanmadım.Benden bebek yapmamı isteyenlere binlerce kez sövdüm.Sevgi ayrı bir gerçek ama bebek bakmanın zorluğu anlatılamayacak birşey bence.
- 3. ayın sonunda Temmuz ayında işe başlamak zorunda kaldım. İtiraf ediyorum hayatımın hiç bir döneminde bu kadar hızlı araba kullanmamıştım. Ayrıca emniyet şeridinden gittiğimde çok oldu. Çünkü evde daha 3 aylık olan bir bebişim vardı, onun ensesinin kokusuna hasret kalmıştım ve emme saati gelmişti.
- Denizsiz gezmelerim neredeyse hiç denecek kadar az ama hepsinde süper bir suçluluk duygusu yaşadım hala yaşıyorum.
- Gece dışarı çıkmayı, içki içmeyi özledim. Bir kadeh şaraptan başka birşey içemiyorum. Geçen votka içeyim dedim çok tatlı olmasına rağmen çok ağır geldi. Unutmuşum içkiyi ben.
- İlk yıl geçtikten sonra artık annemi daha iyi anlar oldum. Bahar'a daha düşkün.
- Bazen Denizle ilgilenmekten çok sıkılıyorum. Aç televizyonu izlesin diyorum ama yapamıyorum. Akşam Remzi'ye patlıyorum.
- Deniz'e yemek yedirmek o kadar zor ki bu işi yapmayı hiç sevmiyorum. Ama meme ile uyutmak çookk ve de çookk daha zor.
- Yeni dünyam Deniz olmuşken babasına daha çok ilgi göstermesine dayanamıyorum. İtiraf ediyorum kıskançlık krizleri geçiriyorum. Çok ama çok kıskancım. Deniz şu an en çok beni sevmeli bennniiiiii... Onun başkasını sevme ihtimalini bile kıskanıyorum.

Ben böyle bir aşk, sevgi görmedim. İnsanın çocuğuna duyduğu sevginin bir tanımı yok ama bakmanın, fedekarlığın da bir tanımı yok. Benim kadar bencil biri için bu ççook ama çook daha zor bir süreç... Şunu öğrendimki Deniz efendi "ana gibi yar olmaz" lafı ççook ama çook doğruymuş. En çok beni sev beni sev.

10 Şubat 2011 Perşembe

En Hareketli Haftamız

2011 Yılı Şubat ayına o kadar hızlı girdik ki anlatamam... Devamlı bir etkinlik içindeyiz. 4 Şubatta Dayımız kız arkadaşı ile geldi. Dolayısı ile haftasonumuz full aktivite ile geçti. Cumartesi Music Togetherdan çıkan Deniz evde 2 saat uyuduktan sonra Kapalı Çarşıda aldı soluğu. Bu oğluşumun ilk kapalı çarşı gezmesiydi. Esnaftan bir ilgi sormayın. Akşamında tabii bizde hal kalmadığı için İntibada yemek molası verdik. Ben hayatımda böyle garson görmedim. Aldı Deniz'i aktılar beraber garson alemine... Bir geldi cepler şekerle dolu. Oğluşum henüz şekerle hiç tanışmadığı için cepleri doldurmuş ama nedir çözememiş. Babamız bir çeşit sakız diyince gözler parıl parıl oldu. Zira sakız hastasıyız. Neyse inanılmaz ilgi, hediyeler derken cumartesi bitti... Evde perti çıkmış Deniz hemen uyudu. Pazar günü daha enterasandı Body World'e gittik. Giderken Deniz'e uygun mu diye çok düşündüm ama bırakacak kimsemiz olmadığı ve ben meraktan öldüğüm için o da bizimle gezdi. Kucağımda Deniz beyini incelerken
Başak: Annecim bak bu beyin ne kadar cevize benziyor di mi?
Deniz: Beeyin
Başak:Evet
Deniz: Ver
Başak: Annecim veremem camın içinde
Deniz: Süs
işte o an tüm çevre koptu haliyle bende.. Bir camekanın içinde birşey gösteriyorsunuz ve onu açıklamaya çalışıyorsunuz oysaki camekanlara sadece süsler konur. İşte bu kadar. Neyseki bir at bir de zürafa da vardı da sergide rahat ettik.
Sonra İstanbul Modern'de bir deniz mahsülleri çorbası çaktık... Süper oldu.
Pazartesimiz Can ve Alena'yı yolcu ederek geçse de salı muhteşem oldu. Deniz efendi hayatında ilk kez (aslında bende) sirke gitti.. O nasıl dikkat anlatamam. Tüm hayvan gösterileri dört gözle izlendi. Her gösteri sonunda alkışlandı. Şaşırıp aaa demesi bir yana, arabayı iten papağanı görünce "benim in benim ver" diye bağırması ayrı komikti. Maymun'un etek giymesine başta çok şaşırdı. Kaplanlarda gözünü kaplanlardan ayırmadı. Sonra maymunun kız olduğunu öğrenince anlayışla karşıladı. Derken 1.5 saat geçmiş deniz ufaktan sıkılmıştı. Yine de program bitene kadar tam 2 saat evet evet 2 saat ufak tefek mırıldanmalar dışında ilgiyle izledi. Aslında doğduğundan beri hayvan sevgisi olan oğlum ilgisiyle de bu sevgiyi pekiştirdi.




Çarşamba en uzun ayrılığımızı yaşadık. 13.00'da ofise geçtim ardından 19.00'da kızlarla buluştum 22.30'da eve geldim ama Deniz uyumuştu tabii o saate. Kavuşamadık. Böylece en uzun ayrılık olarak anılarımızda yerini aldı. Yeter mi yetmez cuma akşamı Deniz evde uyurken Zülfü Livaneli konserine kaçacağız Deniz'i babaanneye bırakıp bu da yetmezmiş gibi Cumartesi-pazarda Erdem-Ayşen-Nisan-Güney dörtlüsü ile şileye tatile gideceğiz. Deniz'i bir kenara bırakın bizde son 3 yıldaki toplam aktivitelerimizden daha fazla aktivite yapıyoruz bu hafta şoktayım.