20 Aralık 2011 Salı

Yeme içme üzerine

Deniz 2.5 yaşını bitirdi 3'e doğru hızlı adımlarla ilerliyor.
Hergün yeni cümleler, zor sorular günler geçiyor. ay şunu da yazayım bunu da not alayım derken neredeyse hepsi uçup gidiyor aklımdan...
Ama aklımda kalan beni endişelendiren hergün düşündüğüm kronikleşmiş sorunlarımız da benimle devam ediyor.
Bunlardan birincisi Deniz'le ne kadar gerçekten aklımı ona vererek zaman geçirebiliyorum. Özellikle şu son zamanlar gerek sağlık sorunlarım gerekse iş yoğunluğum nedeniyle onunla beraber zaman geçirseekte etkin zamanımız bayağa kısaldı. İşte tam bu sırada babamız devreye girdi de yeni bir denge yakaladık.
ikincisi uyku sorunu sanırım 1 yaşından sonra özellikle artan uyku problemimiz gündüz tamam ama gece uykularımız kötü gerçekten çok kötü. Bir kere inanılmaz terliyor Deniz geceleri mecbur bir iki kere üst değiştiriyoruz. Bunun dışında uyku öncesi sonrası su ve süt istekleri tek başına uyuyamaması illa yanında ya da yan odada birine ihtiyaç duyması çok zorluyor insanı. Zorlanmayı geçtim oğlum hala delksiz uyku keyfi nedir bilmiyor ne acı...
üçüncüsü yemek ve yedirmek. Öncelikle ülkemizin tarım ve para politikaları sağolsun. Hiçbir yiyeceğe güvenimiz kalmadı. Hele Antalya Kumluca'daki seraları ilaçları, hormonları , tohumları gördükten sonra kime nasıl beddua edeceğimi bilmiyorum. Et, tavuk, yumurta desen aynı mevzu. Ekmek zaten baştan kansorejen.
Denizi'in beslenmesinde hep takıntılıydım hala öyleyim ama yin-yang olayı bizim evde de olduğundan babanın rahatlığı ile bir denge kuruluyor sanırım. 2.5 yıl emzirdim Deniz'i. 6. aya kadar sadece anne sütü (ben mümkün olduğunca doğal beslendim tabii) hep zayıftı ama hiç mama vermedik. Doktorumuz, annem, Remzi, süt pompam hep destekti bana. sonrasında önce eline havuç verdik diş kaşısın diye 5. aylarında sonra 6. ayın başında bir ev yoğurdu denemesi ama gaz yaparmış yoğurt meğer 8. ay sonrası uygunmuş bilemedik. 6. ayında geçtik tabii ek gıdaya pek başaramadık ama geçtik. 1 yıl hiç süt vermedik. tüm gıdasını organik market ve organik pazradan yaptık 1.5 yaşına kadar. şeker kızartma, pasta börek, fast food vermedik hiç. 1.5 yaşından sonra baba isyan etti ve semt pazarına döndük. süt olarak hep günük süt kullandık. 8 aydan 1.5 yaşına kadar günlük sütten günlük yoğurt yaptık. 1.5-2 arası sokak sütü dediğimiz sütten aldım kaynattım ve günlük yoğurt yaptık. 2 yaşından sonra sütcümüzün sütünün su yoğunluğundan tekrar günlük süte döndük.
Nerdeyse 8. aydan beri hergün 1 ceviz 1 badem 1 fındık yedi. hergün bir meyve hatta daha çok verdiğimiz oldu. Mevsimiyse meyve suyı sıkıyoruz. Bunlara ilave hergün mutlaka taze sebze yemeği yedi. kıymalı, etli ya da zeytinyağlı.
Önceleri yanımızdaki gecekondunun tavuğunu kovaladık 1 yıl onun yumurtasını yedi Deniz sonra gecekonduyu yıktılar organik floppy yumurtaya geçti. Bu aralar bir gün bıldırcın bir gün tavuk yumurtası şeklinde ilerliyoruz.
Ekmek olayına gelince 1.5-2 yaşına kadar kendim yaptım ekmeğini sonrasında da hep tam tahıllı ekmek aldık.
Tarhana, salça, domates püresi her yıl annemle teyzemden geldi. Bu yıl babaannemiz de destekledi bizi. Mevsiminde mevsim sebzesi ve meyvesi yedik.
Şu ara babamız kendi de aşık olduğu  için çikolata vermeye başladı oğluna da. Ben çok taraftar olmasamda hamburger aşkı var iki erkeğimde de Deniz şimdiye kadar 3-5 kez yediği hamburgere hasta. yedirdim elimde olmayan sebeplerle. hala genelde yanımda gideceğimiz yerin şartlarına göre yemek taşısamda bazen olmuyor işte o zaman alıyoruz dışarıdan bizde bu sayı toplamda 10'u geçmez ama beşinde hamburger geldi işte.
Biliyorum ne kadar sakınsamda hormon, ilaç, gdo'lu gıda alıyor bünyesine.
Bunlar bir yana hiç bir zaman iyi olmadı arası yemek yemekle. Hala kendi kaşığını tutmaz. Yemek masasına kendi isteğiyle gelmez. Yemek yedirme zorluğundan bahsetmiyorum bile.
Su da ayrı bir problem önceleri kaynat ver felan derken damacana hijen kansorejen kelimeleri bir arada kullanılmaya başlandıktan sonra Deniz'e Pınar madran'ın 1 litrelik cam şişelerinden almaya başladım suyu. bakalım ne kadar devam ettirebileceğim.
Ayrı bir uzmanlık yeme içme.
Tüm bu sorunların yanında Deniz bir dünya benim dünyam. beni öpmesi sarılması annem demesi nasıl bir tat anlatamam. sabah kalkınca kokusunu içime çekmek paha biçilemez. Onun mater'ı olmak da ayrı bir onur bu arada...

6 Aralık 2011 Salı

saç ver babama

Yazamadım üzgünüm. Boyun fıtığı beni bilgisayardan bir süre uzaklaştırsa da işte buradayım.

Deniz'den bir anektot:
Üniversiteden arkadaşlarımla oturuyoruz. Deniz birden saçı bol olan Fatih'e döndü ve 
Deniz:
-Saç ver babama sende saç çok bak o kel. Sana saç ver babama diyorum. (emreder vaziyette ve ellerle saçları işaret eden tavrı görmeliydiniz)
-... (bir süre gülme sessizlik anlama faslından sonra)
Fatih:
-sen ver saç
Deniz:
-Saç vermiyorsan git evine. Ben veririm tabiki.