30 Eylül 2010 Perşembe

Music Together

Hep beraber müzik yapalım coşalım. Oğlum müzikle büyüsün bir Mozart, Bethoveen, Bach, Vivaldi olmadı Sting olsun istedim. Araştırdım, aradım, taradım Music Together'ı buldum. Önce yaz grubuna katılalım dedim ama tatiller, benim iş yoğunluğum derken sonbahar döneminde ailecek tanıştık Music Together'la. Adından da anlaşılacağı gibi ailece hatta, grupca müzik yapıyoruz, şarkı söylüyoruz, dans ediyoruz, ritim tutuyoruz, enterasan vurmalılar, ziller ne bulursak çalıyoruz. Kısacası müziğin tadını çıkarıyoruz. Amaç Deniz'e müziği sevdirmek, ritim duygusunu geliştirmek, ailece bir etkinlik yapmak. İlk ders geçen cumartesi başladı. Öğretmenimiz Yapıncak Hanım çok tatlı, gelen aileler şeker, ortam bal... Kısacası tadından yenmez bir ders.
Deniz bir-iki dakikalık bir yaban hayatından sonra, dersin olduğu ofisteki odaları bir kolaçan etti. Giyinme odasında (derse çanta, cep telefonu, ayakkabı yok onlar giyinme odasında bırakılıyor) bir iki dakika takıldıktan sonra, yan odadaki cevher olarak resim paletini buldu. Paleti görür görmez aklına parmak boyaları geldi ve ısrarla paleti istedi. Binbir çaba ile odadan çıkardık, o arada yan odaya ofis kısmına bir dalış yaptı. Burada dişine göre birşey bulamadı.

Derken ders başladı geçtik salona. İlk şarkılarda kucağımda ritim tuttu, alkış yaptı, çıngırak salladı. Diğer çocukları ve ebeveynleri izledi. Tahmin ediyorum 20. dak. civarı "ehh" dedi dersten koptu. Sonra Deniz'i yakalayabilene aşk olsun. Selin'in (arkadaş) tokasını aldı vermedi, derken bir tane priz buldu "cızz cızz" diye diye bağırdı.Baktım  Kerem'in babasını dürtüp "cızz cızz " diyor. Bende Remziyi dürttüm o an. Ara bilgi, derste çocuklar serbest ve ebeveyn-çocuk arası konuşma yok. Zaten Remzi şarkılara eşlik edip çoşmakta. Ben arada Remzi ile dans edip arada Denizi kontrol ediyorum. Bir ara birde baktık Deniz dağcı olmuş camdan dışarı çıkmak için önce kablolu tv kutusuna oradan da dökme kalorifere tırmanmış, camdan sarkıyor. (giriş katı ve karşıda arabalar va.r Deniz'in araba manyağı olduğunu söylemiş miydim?) Benim gülmekten koptuğum andı. Sanıyorum 7 çocuktan en meraklısı Deniz, en rahatı Remzi'ydi.
İlk dersimizin ardından Cd'lerimizi alalım giyinelim derken Deniz'i kaybettik. Kapı kapalı, odalarda yok. Ben panik halinde, inanmassınız Remzi'de. Meğer bizimki o an tek kapalı kapı olan depoyu bulmuş, kapıyı açmış , içeri girmiş kapıyı yine kapamış. Birde girdim ki depo da bir sürü oyuncak Deniz akülü bir motorsiklet bulmuş "ınnn ınn" diye inlemekte. Biraz bindirdim. Çıkarken herkese ayrı ayrı el salladık. Arabamıza bindik.
Ders sonu yorgunluk nedeni ile arabaya biner binmez uyuduuu...

19 Eylül 2010 Pazar

Telefon

Küçüklükten beri telefon etmeyi pek sevmem. Bir kez arayınca da hazır aradım konuşayım bari der uzun uzun konuşurum. Zaten Deniz doğmadan öncede evi hiç aramazdım. Evi niye arayayım ki? Kadına yüz yüze söylerdim temizliği, ütüyü, yemeği yapmış yapmamış çok takmazdım ertesi gün yapar neyse der geçerdim.
Şimdi canım evde. Kalbimi bırakıyorum her evden çıkışımda, kolay mı canım oğluşum evde, denizim dünyam... Buna rağmen ilk 11 ay (ilk 6 ay annem evdeydi), öğleden sonraları sadece 1 kere aradım. Uyku saatlerinde aramak, Deniz'i uyandırmak demek olduğu için en erken saat 15.30'da aradım.  Şimdi günde 3 kere arıyorum oğlumu. Her dakka acaba uyanmışmıdır diye saatime bakıyorum. Hatta bazen erken arayıp Münevver'den laf işitiyorum, uyandırdın çocuğu diye. Ne mi değişti?? Deniz. Artık telefonları Deniz açıyor çünkü. Deniz açıyor ve "Alo" diyor. Dünyanın en güzel "alo"su... Dünyam değişiyor birden heryer pembe oluyor, bir serinlik, bir rahatlık geliyor üzerime... İnsan'ın çocuğu olduktan sonra anlıyor bir kelime bile ne çok anlam ifade ediyor insana...

Not: DVD dolar dolmaz alo kaydını facbook üzerinden sizlerle paylaşacağım.

Not2: Bu fotoğraf alakasız ama çok güzel dayanamadım. Cool Deniz.

3 Eylül 2010 Cuma

30 yıl - 17 ay

Yarın 30 yaşıma giriyorum. Uzun zaman 30 yıl, bir sürü anı, acısı tatlısı. 30 yılım dolu dolu geçti, okuldu işti evlilikti derken 28 yıl geçirdim. Ama son 2 yıl ayrı. 30 yılda 2 yıl hatta 17 ay dünyam değişti. Önceliklerim, düşüncelerim, hayata bakışım, sevgi kavramım değişti. Ayrı bir duygusal oldum. Nasıl bir kararmış çocuk yapmak, hayat değiştiren, nasıl bir bebekmiş Deniz... 30 yıldır hayattayım ama son 2 yılım farklı. Artık kalbim kaburgamın içinde değil, Deniz'in üzerinde atıyor. Beynim bana 1 saat çalışıyorsa 23 saat Deniz için çalışıyor. Nasıl geçti 28 yıl Denizsiz bilmiyorum. Bir dakika bile onsuzluğa tahammülüm yok. Eskiden 30lar beni korkuturdu, şimdi 60lar bile sempatik geliyor torunlara bakıcam onları sevicem diye...
Deniz 17 aylık olacak yarın, hergün yeni birşey yapıyor. 17 ayda (518 gün) 518 yeni şey. Sanki 30 yıl değilde 17 aydır hayattayım.
Her geçen gün değişiyor gelişiyor. 2 gün önce evi aradığımda telefonlara Deniz "alo" diye bakmaya başladı. Bugün su şişesini almış arabasının kasasına koymuş, kendince özel birşeyi özel bir yere koymuş oğlum. Normalde "anne" derken işine gelince dudak büküp "annöe" diyip her istediğini elde etmeye başladı şimdiden. Elektrik süpürgesi ile evi hergün süpürme isteği mi desem, dışarıdan matkap sesi gelince bir anda irkilip "annöe" demesi mi. Dondurma isteyen teyzesine, babasının dondurmasını zorla alıp vermesi mi desem, kendi yemek istemediği şeyi acele ile teyzesine vermesi mi. Taklit etmeye bile başladı, "Batu nasıl yapıyo Deniz" diyin görünce gerçek taklit neymiş öğrenin oğlumdan. Aşı oldu dün (ben yoktum yanında) ama hiç ağlamamış. Erkekler ağlamaz ne de olsa :), bunun yanında benim makyaj malzemelerimi alıp yanaklarına sürmeyi de ihmal etmiyor, metropolitan erkeği mi olucak ne! Arkadaşları var şimdiden, bir grubu var, kızlı erkekli tatilden dönünce özlediği, gidip sarılıp öptüğü.. Mert, Cem, Beliz, Duruşah, Eren, Nehir.... Hergün sözleşip buluşuyor şimdiden kankalarıyla, sabah 10.00-12.00 akşam 17.00-18.30.
Ben 30 yaşına gelmişim bişey mi? Hergün bir mucize oluyor artık bizim evde, konu benim 30 yaşına gelmem değil artık Deniz'in 17 aylık olması. "Acaba bugün ne yapacak Deniz?" bundan sonraki 30 yılın özeti de bu artık galiba...