29 Aralık 2010 Çarşamba

Üst solunum yolu enfeksiyonu

Haftasonu Remzi'nin İş Güvenliği Uzmanlık Sınavını bahane edip 3 günlüğüne Ankaraya gidelim dedik. Bize de değişiklik olur diye düşündüm. Deniz de bende çok sıkılmıştık. Oğlumun üzerine atmayayım ama ben o kadar bunalmıştım ki en azından bir saç değişikliği yapar kendime gelirim dedim. Hem Deniz de anneanneler, teyzeler, dede "Abi" , dayıyı görür biraz coşar diye düşünmüştüm. Tüm düşündüklerim oldu olmasına ama sanırım son gece üşüttü Deniz Ankara'nın o soğuk havasından.
Pazar geldiğimizde hafif bir burukluk vardı. Pazartesi sabah uyandığında ise sesi kartlaşmış, nefes alması zorlanmış, gece bolca horlamıştı. Huysuzluk, ağlama maksimum olarak güne başladık. Yemek olayı hiç yok ne kahvaltı ne başka birşey sadece anne sütü ile saat 11'i buldu. Biraz da mecburen çünkü Yıldız hanım telefonu meşgule vermiş bizde sekreterine ulaşmak için saat 11'i beklemek zorunda kalmıştık. Saat 15.30'a randevulaştık.
Öğlen hastalıktan biraz da 12 gibi uyudu ve sonra dadadaaaannn Dr. Yıldız'ın yanındaydık. Öyle tek tek özenle anlattı ki sadete gelene kadar aman tanrım sanırım çok ağır bir hastalık napcazz bizz oldum. ÜSt solunum yolu enfeksiyonu olmuş ama kulağunda da bir matlık varmış, hastalık ciğerlere inmemiş aklımda kalanlar. Meğer o da ilk kez antibiyotik içecek Deniz'e hazırlık yapıyormuş. Böylece ilk antibiyotiğimiz olan Agumentin'i sabah akşam 5ml olarak yazdı ve verdi. Klasik her burun tıkanıklığına yazdığı özel ilacı ve serumfizyolojik, ateş içinde ibufen-calpol ikisilisinden yardım aalacaktık. Pazartesi ateş 38 civarı olduğu için çok takmadık ama calpol 1.5 kaşık aklımızın köşesine yazıldı.
Gece tabiki öksürük krizleri ve şampanya rengi balgamla bölündü. Derken salı günü hastalık pik noktasına uşalmıştı. Pazartesiyi 1 balgan 38 derece ateşle atlatan Deniz, Salıya 3 balgam 39'dan aşağı düşüremediğim ateş ve bol bol öksürük ağlama krizleri arası uykuyla tamamladı. Ilık su ile masajlar mı dersiniz hayvanlara havuz yapmak mı soyup gezdirmek mi hepsini denedim ama sonuç 39 yine 39. Toplasan tam gün 3 kaşık (tatlı kaşığı) pilav yedi. Emdi öksürdükçe emdi. Onun yerine sütüm olsun diye ben yedikçe yedim. Ne kadar geldiyse artık.. Hiç abartmıyorum normal süt bile tüm gün 20ml içtiyse içmiştir. Öğlen 11.30-12.10 arası küçük bir kestirme öğleden sonra 14.00-16.30 arası iyi bir uyku çekti ama öksürükten bayaga aralıklıydı uykuda...Akşam ikimizde yorgun bitap 9 civarı 3. 5ml antibiyotiğimizi alıp uyuduktan sonra gece 01-02 civarı ateşi düşmeye başladı.
Çarşamba yani bugün ateş yönünden 38.5'in üzerine çıkmayan bir ateş var. Bunun yanında yemek yememe olayımız ise devam ediyor. Emme de aynı hızla devam bugün az uyudu düne göre.. Ama birazdan tekrar denerim uyutmayı...
İşin kötü yanı bana öyle bir bağlandı ki bende bundan aşırı zevk alıyorum tabiki. Ağalayarak gelip boynuma sarılması beni öpmeleri aman tanrım nasıl tatlı bir melek... Yapışık yaşıyoruz 3 gündür üzüntüden ne yapacağımı şaşırıyorum bazen ama genelde soğuk kanlıyım. Milyonlarca kez öpüyorum ama sesini çıkartmıyor. Ayağını koklasam kızardı şimdi yedim ayaklarını... Şirinliği tutuyo ateşi arttıkça, ama açlıkta kafasına vuruyo çoğu zaman bi ağlıyo bi bana sarılıp öpüyo.. Duygular sel oldu ortalıkta uçuşuyoo.. Sürekli yanındayım kokusunu içime çekiyorum kokluyorum kokluyorum doyamıyorum. Keşke onun yerine ben hastalansaydım diyorum anneannemin benim için dediği gibi ama olmuyo..
Not: Bu yazı biraz da ilerdeki hastalıklardaki panik derecemizi azaltmak ve hatırlamamızı sağlamak. Kötü olan şeyler çabuk unutuluyor...

1 yorum: