Deniz 2.5 yaşını bitirdi 3'e doğru hızlı adımlarla ilerliyor.
Hergün yeni cümleler, zor sorular günler geçiyor. ay şunu da yazayım bunu da not alayım derken neredeyse hepsi uçup gidiyor aklımdan...
Ama aklımda kalan beni endişelendiren hergün düşündüğüm kronikleşmiş sorunlarımız da benimle devam ediyor.
Bunlardan birincisi Deniz'le ne kadar gerçekten aklımı ona vererek zaman geçirebiliyorum. Özellikle şu son zamanlar gerek sağlık sorunlarım gerekse iş yoğunluğum nedeniyle onunla beraber zaman geçirseekte etkin zamanımız bayağa kısaldı. İşte tam bu sırada babamız devreye girdi de yeni bir denge yakaladık.
ikincisi uyku sorunu sanırım 1 yaşından sonra özellikle artan uyku problemimiz gündüz tamam ama gece uykularımız kötü gerçekten çok kötü. Bir kere inanılmaz terliyor Deniz geceleri mecbur bir iki kere üst değiştiriyoruz. Bunun dışında uyku öncesi sonrası su ve süt istekleri tek başına uyuyamaması illa yanında ya da yan odada birine ihtiyaç duyması çok zorluyor insanı. Zorlanmayı geçtim oğlum hala delksiz uyku keyfi nedir bilmiyor ne acı...
üçüncüsü yemek ve yedirmek. Öncelikle ülkemizin tarım ve para politikaları sağolsun. Hiçbir yiyeceğe güvenimiz kalmadı. Hele Antalya Kumluca'daki seraları ilaçları, hormonları , tohumları gördükten sonra kime nasıl beddua edeceğimi bilmiyorum. Et, tavuk, yumurta desen aynı mevzu. Ekmek zaten baştan kansorejen.
Denizi'in beslenmesinde hep takıntılıydım hala öyleyim ama yin-yang olayı bizim evde de olduğundan babanın rahatlığı ile bir denge kuruluyor sanırım. 2.5 yıl emzirdim Deniz'i. 6. aya kadar sadece anne sütü (ben mümkün olduğunca doğal beslendim tabii) hep zayıftı ama hiç mama vermedik. Doktorumuz, annem, Remzi, süt pompam hep destekti bana. sonrasında önce eline havuç verdik diş kaşısın diye 5. aylarında sonra 6. ayın başında bir ev yoğurdu denemesi ama gaz yaparmış yoğurt meğer 8. ay sonrası uygunmuş bilemedik. 6. ayında geçtik tabii ek gıdaya pek başaramadık ama geçtik. 1 yıl hiç süt vermedik. tüm gıdasını organik market ve organik pazradan yaptık 1.5 yaşına kadar. şeker kızartma, pasta börek, fast food vermedik hiç. 1.5 yaşından sonra baba isyan etti ve semt pazarına döndük. süt olarak hep günük süt kullandık. 8 aydan 1.5 yaşına kadar günlük sütten günlük yoğurt yaptık. 1.5-2 arası sokak sütü dediğimiz sütten aldım kaynattım ve günlük yoğurt yaptık. 2 yaşından sonra sütcümüzün sütünün su yoğunluğundan tekrar günlük süte döndük.
Nerdeyse 8. aydan beri hergün 1 ceviz 1 badem 1 fındık yedi. hergün bir meyve hatta daha çok verdiğimiz oldu. Mevsimiyse meyve suyı sıkıyoruz. Bunlara ilave hergün mutlaka taze sebze yemeği yedi. kıymalı, etli ya da zeytinyağlı.
Önceleri yanımızdaki gecekondunun tavuğunu kovaladık 1 yıl onun yumurtasını yedi Deniz sonra gecekonduyu yıktılar organik floppy yumurtaya geçti. Bu aralar bir gün bıldırcın bir gün tavuk yumurtası şeklinde ilerliyoruz.
Ekmek olayına gelince 1.5-2 yaşına kadar kendim yaptım ekmeğini sonrasında da hep tam tahıllı ekmek aldık.
Tarhana, salça, domates püresi her yıl annemle teyzemden geldi. Bu yıl babaannemiz de destekledi bizi. Mevsiminde mevsim sebzesi ve meyvesi yedik.
Şu ara babamız kendi de aşık olduğu için çikolata vermeye başladı oğluna da. Ben çok taraftar olmasamda hamburger aşkı var iki erkeğimde de Deniz şimdiye kadar 3-5 kez yediği hamburgere hasta. yedirdim elimde olmayan sebeplerle. hala genelde yanımda gideceğimiz yerin şartlarına göre yemek taşısamda bazen olmuyor işte o zaman alıyoruz dışarıdan bizde bu sayı toplamda 10'u geçmez ama beşinde hamburger geldi işte.
Biliyorum ne kadar sakınsamda hormon, ilaç, gdo'lu gıda alıyor bünyesine.
Bunlar bir yana hiç bir zaman iyi olmadı arası yemek yemekle. Hala kendi kaşığını tutmaz. Yemek masasına kendi isteğiyle gelmez. Yemek yedirme zorluğundan bahsetmiyorum bile.
Su da ayrı bir problem önceleri kaynat ver felan derken damacana hijen kansorejen kelimeleri bir arada kullanılmaya başlandıktan sonra Deniz'e Pınar madran'ın 1 litrelik cam şişelerinden almaya başladım suyu. bakalım ne kadar devam ettirebileceğim.
Ayrı bir uzmanlık yeme içme.
Tüm bu sorunların yanında Deniz bir dünya benim dünyam. beni öpmesi sarılması annem demesi nasıl bir tat anlatamam. sabah kalkınca kokusunu içime çekmek paha biçilemez. Onun mater'ı olmak da ayrı bir onur bu arada...
uyku etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
uyku etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
20 Aralık 2011 Salı
Yeme içme üzerine
26 Mayıs 2011 Perşembe
2 ayın özeti
Uzun zaman oldu yazmayalı.. Nerden başlasam neyi yazsam bilmiyorum. Hafızamda zayıf şimdi niye yazmadım zamanında diye hayıflanıyorum bir de..
Öncelikle artık senin benim gibi konuşuyor.. Bıdır bıdır, cevap yetiştirmeli felan
Yaşgününü 09.04.2011 de yine büyük bir toplulukla kutladık. Sağolsun babaanne 7-8 çeşit hazırlayıp getirdi 4-5 çeşit ben yaptım bir de pasta oldu sana yemek kermesi.. Ama gelen giden çocuklar derken nasıl geçti anlamadım.. Palyaço abi, 3 yaş üstü için güzel oldu 2 yaş altı hiç takmazken Deniz'in gözü Gökçe'den başkasını görmedi. Sağolsun Gökçe hem Deniz'le ilgilendi hem fotoğraf çekti. Musti de bizi kırmayıp kameramanlığımızı yaptı.
O gün bizi yalnız bırakmayan Babaanne, Dede, amca, Burcu, İpek,Kerem, Hala, Hazal, Zeynep, Sait, Erdem, Ayşen, Nisan, Güney, Cihan, Gökçe, Seda, Ruşen, Mesut, Kemal, Musti, Batuhan, Bilge, Haldun, Hande, Emre, Efe, Deniz Çoban, Biranda, Mert, Mine teyzemiz ve kızı, Ayla abla ve kızı, Cem, Işılay, Gözde, Özgen, Fatih, Nilufer, Beliz ve tüm dostlara tekrar ççook ama çook teşekkür ederiz.
Sonraki hafta doktor kontrolünde boyunun 90 cm olduğunu kilosunun da 12 kg olduğunu öğrendiğimiz Deniz, bizim doktora gitmemizi fırsat bilip yaklaşık bir hafta sonra fena hastalandı. 18 Nisan akşamı ateşlenmesi bir yana öksürük krizine girip nefes alamayında acile gitmeye karar verir gibi olduk. Önce giyindik indik arabaya baktık öksürük bitmiş normale dönmüş vazgeçtik. Tekrar eve geldik sonra bir kez daha balgamlı kusmalı öksürünce tekrar inip acile gittik. Sonuç mikrobik diyen doktor amca bize antibiyotik vs. yazdı. Gece gece almayalım derken Ertesi gün Yıldız Doktor'a sorunca hiç almadık. Antibiyotik diyince bir duruyorum zaten. Öksürük şurubu, calpol, serum fizyolojik ve tost (Dr. Yıldız Karışımı) ile yaklaşık 10 günde atlattık. Öksürük 5-6 gün daha sürdü ama balgamsızdı. Bu arada 1.5-2 kg. verdi. Deniz 10.5kg'a kadar belki daha da altına düştü. Yemek sadece çorba yedi. Onu da balgam gelince çıkarttı. Kısaca çook zor bi 10 gün geçirdik. Belki antibiyotikle daha rahat ve çabuk iyileşirdi ama immün sistemi güçlendi fena mı? (!)
Mayıs ayına gelince; 1 Mayıs İşçi Bayramı'na Deniz tam iyileşmediği için ve de Nilüfer bizde olduğundan gitmedik. Remzi tek başına bayrama giderken, Deniz uykuya Niluferle bende evde DVD keyfine daldık.
Nilüfer ve Deniz süper kanka oldular.
Sonraki hafta babamız İspanya'ya gitti. Bu ayrılıkta anneannemiz ve teyzemiz bizi yalnız bırakmadılar. Teyzemizle başta Deniz'in arası limoniyken gitmeye yakın kaynaştılar. Anneanne ile ilişki süperdi. Ne istese yapan anneanne sevilmez mi? Yine de son 2 gün Deniz'in baba aşkı kafasına vurdu. Babam nerde? nasıl gelecek? İşte napıyo? gibi bir sürü soruyu günde bin kez tekrarlamak kaydıyla sordu. En son "taksiii babamı getirr" diye balkondan bağırıyordu ki Remzi geldi. Büyük coşku yaşandı.
Bu arada ne zaman tam hatırlamıyorum ama babaannemiz bir gece bizde kaldı ve hayatımızın mucizesine imzasını attı. Deniz'i kendi yatağında yatmaya alıştırdı. Hemde sadece 1 günde. Tarih sanırsam 2 Nisan Ayşen'in yaşgünü. Babaannemiz o gece Deniz'le Deniz 2 yıldır ilk kez hiç uyanmadan ve kendi yatağında bir gece geçirdi. O gün bu gündür kendi yatağında ama geceleri 1 -4 kez arası uyanıyor.
Şunu söylemeden geçemeyeceğim iphone'un telefon kilidini açıp , kedi-köpek animasyonlu oyunlar açıyor kendine.. öyle hergün her saniye elinde de değil telefon alındığından beri 10 kere felan oynamıştır yaklaşık..
Uzun yazdım biliyorum ama iki ayın özeti oldu. Kısa zamanda Denizden incileri yazacağım.. daha kısa ve komik olacak eminim...
Öncelikle artık senin benim gibi konuşuyor.. Bıdır bıdır, cevap yetiştirmeli felan
Yaşgününü 09.04.2011 de yine büyük bir toplulukla kutladık. Sağolsun babaanne 7-8 çeşit hazırlayıp getirdi 4-5 çeşit ben yaptım bir de pasta oldu sana yemek kermesi.. Ama gelen giden çocuklar derken nasıl geçti anlamadım.. Palyaço abi, 3 yaş üstü için güzel oldu 2 yaş altı hiç takmazken Deniz'in gözü Gökçe'den başkasını görmedi. Sağolsun Gökçe hem Deniz'le ilgilendi hem fotoğraf çekti. Musti de bizi kırmayıp kameramanlığımızı yaptı.
O gün bizi yalnız bırakmayan Babaanne, Dede, amca, Burcu, İpek,Kerem, Hala, Hazal, Zeynep, Sait, Erdem, Ayşen, Nisan, Güney, Cihan, Gökçe, Seda, Ruşen, Mesut, Kemal, Musti, Batuhan, Bilge, Haldun, Hande, Emre, Efe, Deniz Çoban, Biranda, Mert, Mine teyzemiz ve kızı, Ayla abla ve kızı, Cem, Işılay, Gözde, Özgen, Fatih, Nilufer, Beliz ve tüm dostlara tekrar ççook ama çook teşekkür ederiz.
Sonraki hafta doktor kontrolünde boyunun 90 cm olduğunu kilosunun da 12 kg olduğunu öğrendiğimiz Deniz, bizim doktora gitmemizi fırsat bilip yaklaşık bir hafta sonra fena hastalandı. 18 Nisan akşamı ateşlenmesi bir yana öksürük krizine girip nefes alamayında acile gitmeye karar verir gibi olduk. Önce giyindik indik arabaya baktık öksürük bitmiş normale dönmüş vazgeçtik. Tekrar eve geldik sonra bir kez daha balgamlı kusmalı öksürünce tekrar inip acile gittik. Sonuç mikrobik diyen doktor amca bize antibiyotik vs. yazdı. Gece gece almayalım derken Ertesi gün Yıldız Doktor'a sorunca hiç almadık. Antibiyotik diyince bir duruyorum zaten. Öksürük şurubu, calpol, serum fizyolojik ve tost (Dr. Yıldız Karışımı) ile yaklaşık 10 günde atlattık. Öksürük 5-6 gün daha sürdü ama balgamsızdı. Bu arada 1.5-2 kg. verdi. Deniz 10.5kg'a kadar belki daha da altına düştü. Yemek sadece çorba yedi. Onu da balgam gelince çıkarttı. Kısaca çook zor bi 10 gün geçirdik. Belki antibiyotikle daha rahat ve çabuk iyileşirdi ama immün sistemi güçlendi fena mı? (!)
Mayıs ayına gelince; 1 Mayıs İşçi Bayramı'na Deniz tam iyileşmediği için ve de Nilüfer bizde olduğundan gitmedik. Remzi tek başına bayrama giderken, Deniz uykuya Niluferle bende evde DVD keyfine daldık.
Nilüfer ve Deniz süper kanka oldular.
Sonraki hafta babamız İspanya'ya gitti. Bu ayrılıkta anneannemiz ve teyzemiz bizi yalnız bırakmadılar. Teyzemizle başta Deniz'in arası limoniyken gitmeye yakın kaynaştılar. Anneanne ile ilişki süperdi. Ne istese yapan anneanne sevilmez mi? Yine de son 2 gün Deniz'in baba aşkı kafasına vurdu. Babam nerde? nasıl gelecek? İşte napıyo? gibi bir sürü soruyu günde bin kez tekrarlamak kaydıyla sordu. En son "taksiii babamı getirr" diye balkondan bağırıyordu ki Remzi geldi. Büyük coşku yaşandı.
Bu arada ne zaman tam hatırlamıyorum ama babaannemiz bir gece bizde kaldı ve hayatımızın mucizesine imzasını attı. Deniz'i kendi yatağında yatmaya alıştırdı. Hemde sadece 1 günde. Tarih sanırsam 2 Nisan Ayşen'in yaşgünü. Babaannemiz o gece Deniz'le Deniz 2 yıldır ilk kez hiç uyanmadan ve kendi yatağında bir gece geçirdi. O gün bu gündür kendi yatağında ama geceleri 1 -4 kez arası uyanıyor.
Şunu söylemeden geçemeyeceğim iphone'un telefon kilidini açıp , kedi-köpek animasyonlu oyunlar açıyor kendine.. öyle hergün her saniye elinde de değil telefon alındığından beri 10 kere felan oynamıştır yaklaşık..
Uzun yazdım biliyorum ama iki ayın özeti oldu. Kısa zamanda Denizden incileri yazacağım.. daha kısa ve komik olacak eminim...
23 Kasım 2010 Salı
Uyumak - uyutmak
Küçükken bazen kardeşimi uyuturdum; hatırlıyorum da uyusun diye gözlerimi kapar, içimden ikiyüze kadar sayardım. Uyursa süper mutlu kalkar, uyumazsa haydi baştan... Ama kardeşimi öğle uykusuna haftada bir bilemedim ayda iki ben yatırırdım. Şimdi büyüdüm anne oldum. Deniz'i öğlen ve akşam olmak üzere günde iki kere ben yatırıyorum. Önce biraz öpüyor, kokluyor sonra ses çıkarmadan emmesini bu vesile ile de uyumasını bekliyorum. Bu bekleyişin iki saate kadar çıktığını çok bilirim. İki yüze kadar saymak nerde, iki saat nerede di mi :)
Bazen bu durumdan Remzi'ye serzenişte bulunurum, çok zor diye... Bayram tatilini fırsat bilen Remzi, bir akşam Deniz'i kucağına aldı, oturdu sallanan koltuğa, açtı dönenceyi uyuttu Deniz'i. Tabii önce bir saat ben emzirmiştim ama başardı işte. Koydu yatağına geldi yanıma. Başta çok sevindim.
On dokuz aydır sürekli uyut Başak uyut. Aman yeterince uyusun diye akşam 8 evde ol, gece dışarı çıkama, evde ses yapama, telefonların sesini kıs, evde hayalet ol. Gündüz uyutmadan işe gitme. Az uyursa kendini suçla. Sonuç olarak dile kolay on dokuz ay uyku başkanlığımı, bu işin stresini artık Remzi ile paylaşabilirdim.
Öyle olmadı işte; ertesi akşam gücüme gitti. Koynuma almak istedim oğlumu, bana bağımlılığını meme ile uyumasını özledim. "Annö" diye bana seslenmesi, saçımla oynamasını, onun kokusunu içime çekerek boş boş düşünmeyi istedim.
Bir hışım giitm Remzi'den aldım. Bahanem sallayarak uyutuyosun oldu. Dayanamadım kıskandım. Ben zorluklarını bile çok seviyorum bu veledim.
Not: Bu olaydan sonra Deniz'in burnu tıkandı. Hem emip- hem nefes alamıyor. Dolayısı ile memede uyuyamıyor. Önce emiyor sonra sarılıp yatıyoruz. Keyif on kat arttı yani.. Birde kendi uyumayı öğrenmeye başladı ki bu vesileyle değmeyin keyfime.
Bazen bu durumdan Remzi'ye serzenişte bulunurum, çok zor diye... Bayram tatilini fırsat bilen Remzi, bir akşam Deniz'i kucağına aldı, oturdu sallanan koltuğa, açtı dönenceyi uyuttu Deniz'i. Tabii önce bir saat ben emzirmiştim ama başardı işte. Koydu yatağına geldi yanıma. Başta çok sevindim.
On dokuz aydır sürekli uyut Başak uyut. Aman yeterince uyusun diye akşam 8 evde ol, gece dışarı çıkama, evde ses yapama, telefonların sesini kıs, evde hayalet ol. Gündüz uyutmadan işe gitme. Az uyursa kendini suçla. Sonuç olarak dile kolay on dokuz ay uyku başkanlığımı, bu işin stresini artık Remzi ile paylaşabilirdim.
Öyle olmadı işte; ertesi akşam gücüme gitti. Koynuma almak istedim oğlumu, bana bağımlılığını meme ile uyumasını özledim. "Annö" diye bana seslenmesi, saçımla oynamasını, onun kokusunu içime çekerek boş boş düşünmeyi istedim.
Bir hışım giitm Remzi'den aldım. Bahanem sallayarak uyutuyosun oldu. Dayanamadım kıskandım. Ben zorluklarını bile çok seviyorum bu veledim.
Not: Bu olaydan sonra Deniz'in burnu tıkandı. Hem emip- hem nefes alamıyor. Dolayısı ile memede uyuyamıyor. Önce emiyor sonra sarılıp yatıyoruz. Keyif on kat arttı yani.. Birde kendi uyumayı öğrenmeye başladı ki bu vesileyle değmeyin keyfime.
19 Temmuz 2010 Pazartesi
Yolla başlar düzenle bitiririm
Deniz henüz 15 aylık dolayısı ile uzun yola her gidişi onun için olduğu
kadar bizim içinde endişe verici, ilginç ve merak uyandıran seferler oluyor. Yolculuklarımızda şimdiye kadar genelde araba olmak üzere arada bir de uçak kullanıyoruz. Deniz ile araba yolculuğu anneden ve babadan (ikimizde tırtız bu konuda) aldığı kötü genetik nedeni ile genelde yani uyanıksa mide sorunları ile geçiyor. Ya da bizde geçecek korkusu yaratıyor. Gerçi ilk uzun yolculuğumuz Eylül 2009 inanılmaz başarı ile atlatılmıştı ama o zamanlar Deniz sadece anne sütü alıyordu. O yolculukta bile son 2 saatte sürekli ağlamış elimiz ayağımız birbirimize karışmıştı.
Daha sonraki yolculuklarda bebek araba koltuğuna her bindiğinde ağlayıp kıyametleri kopararak özellikle yanında oturanı (ben) inanılmaz strese sokuyor. Bu nedenle şehir içinde bile arada Remzi ile yer değiştiriyoruz. Araba yolculuklarımız bu kadar sorunlu olunca Deniz ile uzun yol araba yolculuğu özellikle benim için bir korkulu rüya. Dolayısı ile genelde şehir içinde takılıp tatil zamanlarında hızlı bir ulaşım aracı ile yolculuğu tercih ediyoruz.
Geçen hafta ise Remzi'nin aylardır bitmek bilmeyen abla hasretine artık dayanamayıp tamam haydi düşelim yollara dedim. Dedim ama içimde bir panik bir sıkıntı... Neyse ayarlar yapıldı sabah yola çıkılmadı saat 11.30-12 beklendi ki Deniz yorgun düşsün arabada uyusun. Araba yol için hazırlandı derken yola çıktık. Yukarıda anlatığım olumsuzluklardan sonra ne beklersiniz 1.5 saatlik Gölcük yolculuğumuzun kabus olmasını di mi? Hayır Deniz arabaya bindi 5 dak. içinde uyudu. Halasına gitti kapıda uyandı. Ya Başak o zaman ne bu velvele al çocuğu uykusunda heryere götür diyorsunuz ama olmuyo işte öyle. Biraz şans biraz "düzen" Deniz'i yetiştirirken hayatımızın birinci kuralı aynı saatlerde aynı şeyleri yapmak burada işe yaradı. Gelelim gezdiklerimiz gördüklerimiz kısmına, tüm kardeşler Gölcükte birleşip voltranı oluşturduktan sonra kuzenler kaynaştı, oyunlar oynandı, piknikler yapıldı. Kısacası çoluklu çocuklu bir haftasonu geçirdik.
Deniz açısından ise henüz çocuklardan hoşlanmıyor, ilginin sürekli kendinde olmasını istiyor bu nedenle sürekli bi oyun peşinde halanın, eniştenin, amcanın , yengenin gözün
ün içine baktı tüm tatil boyunca. Onlarda saolsunlar Denizle maksimum ilgilendiler. Sosyalleşme adına iyi bir haftasonu olmasına rağmen düzen adına kötü bir haftasonu geçirdik. Yemek sorunumuz hat saftadaydı. Akşam banyomuzu yapmamıza rağmen hayatında ilk defa 23.30 da (deniz akşamları, kışın 8 civarı yazın 9 civarı uyuyor.)uyudu. Bu kadar geç uyumasına rağmen sabah saat 6.00 da kalktı. Uyku konusunda hala gece sıkça emmek için kalktığı için o kısmı yazmıyorum bile.. Pazar gününe bitik başladık. Öksürüğümüzü tam atlatmışken vücut yorgun düştüğü ve ilacımızı yanımızda getirmediğimiz için tekrarladı. İşte bu nedenlerden ötürü düzen hayatımızda şu sıralar 1. sırada. Bizde bu bitmişliğe dayanamayıp saat 11 de tekrar çıktık yola. Yol kısmı o yorgunlukta hisedilmedi bile nerdeyse üçümüzde uyuduk yolda :)
Deniz evine gelince farkedilebilir ölçüde rahatladı, hatta uykusuna bile bir kaç saat devam etti.
Sonuç olarak Denizle yolculuk rahat geçse de düzen bozulduğu için anne babada stres ve yorgunluk çocukta uykusuzluk ve açlığa neden oluyor. Belki düzensizlik düzenimiz olsaydı bu olmazdı ama buna da benim yapım hiç uygun değil. Yıllık iznimizin 1. kısmını iple çekerken, yolculuk fobim artarak devam ediyor. Tek tesellim uzun yolculuklarda düzeni oluşturmak daha kolay..
Not: Ben Remzi'nin eve geldiği andan gece yatana kadar sürekli uzanmasını hep eleştiririm. Bu yolculuktan anladım ki bu genetik bir durummuş ve yaş ilerledikçe artıyormuş... :)
Etiketler:
deniz karagul,
düzen,
Gölcük,
remzi karagul,
uyku,
yolculuk
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)